ÜSTÜNE ÜSTLÜK DE, GÜNLERDEN YİRMİ İKİ AĞUSTOS
Yirmi iki ağustosta, çokça şiirler yazılmıştır orası kesin de,
Gül dalında güzelken neden koparıyor ki tüm çiçekçiler,
Yirmi iki ağustosa, sizce hiç barut bir şiir yazılmış mıdır?
Saçmalama başlarım yaşına başına diyor balıkçı Hıdır…
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Üstelik benim yaş günüm her gün, biliyorum ki ben sen(im),
Biz siz onlar, güzel yaşanmadıkça anlamı var mı renklerin?
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Rakıyla, rokayla ve balıkla kokan ‘cuvara islimi’ meyhanesinden,
Bırakıp kalleşçe şiirin dizelerini, Datça denilen meçhule giden,
Elma, armut dersem çıkmayan, ayvayı sen ye ulan çocuk diyen.
Can Yücel rahmetli mirin, hiç ad taktığı oldu mu size kirli sakallı?
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Bana bakıp bakıp anan güzel mi senin demedi ama rahmetli,
Takıntısıydı balıkçı Hıdır, aleni isterdi ulu orta yerde bacısını…
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Şiirci Çocuk(um), birkaç da taklidi şahanelerimde var buselik,
Neden ben sen o ve birde ikimiz, oyuncularıyız yaşamın taklit,
Kimi umutlu havalarda sevdalı bulut, kimi mendilimde urumdut,
Sevgilim geldin içime birden köz gibi, feryat figansın yine yani,
Sevgilim harlat ateşini haydi, içelim meşki işveyle ateşin suyunu…
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Sahi, yaşım her yılla nedendir bilmiyorum ama hep gerisin geriye,
Gidiyor birdir bir oynar gibi şek şek şekerim, sek sek geriye,
Sımsıkı sardığım kollarımda en umarsızlıklar yığın ateş topu,
Gökkuşağının orta yerinde ki renk sevdalarımda serseri mut,
Birden şiirlediğim ellerimde şeftali, armut, dut, ayvaların şahit..
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Şiirlerin kraliçesinin varsam diyorum huzuruna da, dilim itaatsiz,
Geldim öp diye, sev diye, sende seni sevip de, öpmeye desem,
Saçımı yolmadan o, yolsam tüm saçlarımı ve sakallarımı birde,
Tüm fırçaları yesem yeryüzündeki, ardına içsem ateşin suyunu,
Bildiğimce istediğimce vazgeçmeksizin gerekirse orada ölsem..
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Sevda masallarının dağlara kafa tutan devinin memelerinden,
Bir saldırgan kişotlu don misali emen, değirmenciyi umursamaz,
Yaz ortası, güneşin alnında yeminle ağustosun yirmi ikinci günü,
Ay denize düşmekten korkarcasına tedirgin ve sensizliğimdeyken..
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Sanki yakamozlar arasında sana el sallıyor gibi mi gözüküyorum?
Sen ki, bir körün kapkara gözlüğünden baktığında gören yürek gözü,
Yirmisi, kırkı, ellisi, sekseni doksanı yok ki gençliğin ve geç kalmanın,
Bir yaşın yaşam gününde sen öyle san, kör ebe yada kuru ağaç dalı..
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Özgürlüğümün kavuşma günüde hiç değilse izin ver yüreğimleysen,
Küfürleşeyim sevda tutkunu günün ilk yasemin kokan kelebekleriyle,
Şiir ben senin ananı avratını öperim severim gelme üstüme mesela,
Desem ben şairim diyen herkes çullanacak mı yine gelip de üstüme...
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Bir, iki, üç, dört der gibi cezaevlerinde gardiyanların kastı tutsaklığıma,
Demir kokan kapı gıcırtıları ne ki, rutubet alışkını sevda saralarımda,
Yollarını kapattın da mı gelmemi istedin, gelemeyeceğimi bilircesine?
Düşün ki, ansız bir tufan oldu da, sen ben kaybolduk işte dercesine…
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Saçlarıma ak düşeceğini de sanma ben sana çoktan ad buldum bile,
Yirmi iki ağustos ve asırlar önce bugün doğmuşum, var mı bir önerin,
Asırlardır yaşıyorum ve yaşayacağımdan eminim, fasulye pilaki illaki,
Yaş günlerim, baş günlerim, hoş ve boş seninle coştuğum günlerim...
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Haydi gel fırtınalar yaratalım, dondurma yeriz, şemşamerde çitleriz,
Yanlış yeminle kafa kâğıdımda yazan, ya on dokuz, ya yirmi dokuzum,
Hadi de ki, otuz en güzeli otuz bir olsun ortasını bulsun ikimizin de işte,
Vallahi yazsam, çizsem ve hatta şiirlesem de elin işte gözün oynaşta..
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Dandini dandini dastana diye uyuduğum zamanlar sahi nedendi öyle,
Sevgilerin danalarının girip girip çıkması bizim oralarda yeşil bostana,
Bir yirmi iki ağustostan bir yirmi ikiye doldurdukça tas tas fıçımı neden,
Ektim, diktim, suladım sevdim ağaç oldu bağ bahçede her türlü nebat,
Eğri doğru, taze bir meyveyi dalından, fırsat bulup da toplayamadım..
Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
….
…
..
.
Öner SAMANLI
ANKARA’NIN SİMİDİ BİRDE DİKMENİ
AKDENİZ’DE OLTAM, İZMİR’DE LOKMAM
BİRDE SÖZDE ŞİİR OLACAK DİYE GEZDİĞİM BU YERLERDE ÜÇBEŞ DİZİ DİZİ YAZDIĞIM YERLER YANİ;
Adana-Mersin-Eskişehir-Ankara-Malatya-Van-İzmir-Afyon-Denizli- Çaykara bir de Malkara, sonra mı bizim belde ‘Samanlı’
22 Ağustos 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ÖNER SAMANLI ŞİİRLERİ, SAYFAMA YORUM KATKILARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER...