12 Ekim 2012 Cuma

BİR GARİP BİR GARİBAN, İLLAKİ ZİLLİ BİR ADANA MASALI



BİR GARİP BİR GARİBAN, İLLAKİ ZİLLİ BİR ADANA,
SEYHAN, CEYHAN MASALI


Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Varsın diye gitmiyorum, yok diyorlar yine gitmiyorum,
Unutalı tadını ne çok oldu o çok acılı tatla kebaplarını,
Göde’nin şalgamını, hep önünden geçtiğin bici ciyi,
Unuttum  desem belki doğru, belki yanlış bilemem,
Unutturdun bir inatla hani derler ya çoluk çocukla,
Çoluk çocuk, iş güç yaşamın geçen güzelliği adına…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Unuttum gündüzlerini sıcaklarını serseri yağmurlarını,
Ne deli kadınsın sen unutturdun tuzunu şekerini tadını,
Unutturdun bende kalan beni yıkadığın şampuanını,
Unuttum gecelerinin ışıklarını, Seyhan’ın buğu nemini,
Unuttum doğduğum yermiş Ceyhan, onun da sanı-adını,
Ulan Allah’ın sevdası, yürekte acısı, alayına zilli karısı…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Unutamadıkça ben, unutturuyorsun bilerek ama isteyerek,
Üstelik nurlarla süslenmiş adını, aşk ebesinden gizleyerek,
Unuttum üzümlerin yaşının, anasonlu rakıda iziyle tadını,
Unuttum aşkını meşkini çok oldu pamuk şekersizliğim de,
Çok oldu domat diyen sesleri unuttuğum sabah ayazında,
Kaynamış nohut alıp da, pilava kattığını unuttum ebemin…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Yeksanı figanla yok oldun da körün oldu bak gözlerim
Bir görünüp yoksun sonra, ölsene lan, ölsün Adana’da,
Unutturduğuna bakıyorum sonra topluyorum çarpıyorum,
Çıkartmayı bölmeyi bilmem ki ben, öğretmedin ki sen,
Lunaparklarda atlı karıncalara binip binip adını yazdığım,
Renkli kağıtlarda adını tadını, küfürler katarak fırlattığım…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Resimlerine bakıyorum o sensin, yani unutmamışlığım,
Yüreğinde canım canım diyerek atıyor, canlanışlarım,
Yüreğime bakıyorum gel al canımı canına kat diyor ya,
Varsın diye gitmiyorum inatla, yok diyorlar gitmiyorum,
Unutalı tadını ne çok oldu o çok acılı kebapçıların adını,
Göde’nin şalgamını, hep önünden geçtiğin bicici adamı…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Unuttum  desem belki doğrudur, belki yanlış bilmem,
Belki unutturduğun yalan, unutmadığımsa doğrudur,
Ne maksatla gönderdin ki geçen yılın bayram kartını,
Mutlu bayramlar yazıyor üstüne üstelik üstünde sana,
Ulan ben altında üstünde senli olmayan her kartına da,
Senin kokun tadın, rengin ışığın olan, her şeyin adına da…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Bir mum yakayım, iki tur yapayım, köşeden sapayım,
Kurbanın olayım unuttum, yok ya, unuttum sanıyorum,
Unutturdun unuttun sayıyorum, ben seni yaşadığımı,
Bugün, yarın, sonraki gün, ay ve yıl, asırlarca kokunda,
Kollarında, yüreğinde yaşamak yaşlanmak istiyorum,
Gitmiyorum, gel de demiyorsun, yok artık Seyhan’ım…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…

Yok artık Ceyhan’ım, yitirdim Lokman Hekim misalindeki,
Seni sevdiğim reçetedeki aşkın gizli şifreleri uçtu suya,
Senden vazgeçilmezliğimdi, senle yaşanır ölümsüzlüktü o,
Unuttum, unutturdun, açsam kapımı koklasam hav(v)aları,
Yağmur olup yağıyorsun, yıldırımlarınla canımı yakıyorsun,
Kapatsam boğuluyorum, beklesem zilli seni, unutturuyorsun…

Adana’ya değil, Ceyhan’dan, Seyhan’a,
Kar yağıyor, kardan adamları yok,
Yani unuttum mu desem,
Yani unutturdun mu desem,
Oraları(nı), buraları(nı)…         


ÖNER SAMANLI

Bir garip bir gariban, illaki zilli bir Adana, Seyhan, Ceyhan Masalı

03.10.2012 Patnos AĞRI








YASEMİN ÇİÇEĞİM, SEVDAMIN MELEĞİ GİBİSİN..


ANKARA- DENİZLİ-İZMİR’İM GİBİSİN…
YASEMİN ÇİÇEĞİM, SEVDAMIN MELEĞİ GİBİSİN..

Gözlerimde yaşsın, yüreğimin bitmeyen anbean sancısı,
Gözlerin güzel, sözlerin, özlemin güzel, telvelerin falcısı,
Talihlerin en özeli, sevgisi tarifsiz makamların en güzeli,


Sevgili güzelimsin sen, Ankara-Denizli-İzmir gibisin…
Yaseminler arasında en özeli yasemin çiçeğimsin sen…
                                                                                   

Sözlerimin gizemli şiiri, yüreğimin en hüzzam şarkısı,
Yazları güzeli, kışları güzeli, yüreğimin sevgili en özeli,
Elleri güzel, işvesinde nazı endamıyla yakışın en güzeli,


Sevgili güzelimsin sen, Ankara-Denizli-İzmir gibisin…
Yaseminler arasında en özeli yasemin çiçeğimsin sen…


Sevdaların bitimsiz dinmeyen çağlayanı, soğuk pınarı,
Dillerde dil, gözlerde göz, rubalarda sevdaların rüyası,
Havası güzel, yeli güzel, çiçeklerinde misle balı güzeli,


Sevgili güzelimsin sen, Ankara-Denizli-İzmir gibisin…
Yaseminler arasında en özeli yasemin çiçeğimsin sen…


Sevgili güzelimsin sen, Ankara-Denizli-İzmir’im gibisin…
Şarkılarda dil, bestelerde bülbül, makamlarda na’rım gibisin…


Sevgili güzelimsin sen, Ankara-İzmir-Denizli’m gibisin…
Bende sen, varsan da yoksan da, hep yar’sın, varım gibisin…


Sevgili güzelimsin sen, İzmir-Denizli-Ankara’m gibisin…
Şiirler, şarkılar, makamlar usuller, bestelerde canım gibisin…


Sevgili güzelimsin sen, Ankara-Denizli-İzmir’im gibisin…
Yaseminler arasında en özeli yasemin çiçeğimsin sen…


Sevgili güzelimsin sen, Ankara-Denizli-İzmir’lim gibisin…
Yaseminler arasında en özeli yasemin çiçeğimsin sen…


DEĞİŞKENLİĞE TABİ OLABİLİR SÖZCÜK BİGİLERİ:
na’rım : ateşli sevdam
Dil-rübt = Gönül kapan, pek güzel ve dilber.
Keh-rübâ, geh-rübâ = Seman kapan, kıl ve çöpleri çeken değerli sarı taş.
Ahen-rübâ = Demiri çeken, mıknatıs.

Beste: (!)
Makam: Hüzzam, Hicazkar, K.Hicazkar veya bestekarıyla maruftur.

Güfte: Prof. Dr. Öner Samanlı

30.08.2012 Denizli

SİLİFKE’NİN GÜZELİ YÜRÜĞÜM (K)GIZ AYŞE’M…



SİLİFKE’NİN GÜZELİ YÜRÜĞÜM (K)GIZ AYŞE’M…

*(Mersin-Silifke Yöresinden türkü formatında oyun havası güftesi)



Kara tavuk gak gak da, gıdak gıdak, gıdak da gak dedi
Bak istersen horozum, bak yumurtam sımsıcak dedi,
Kara tavuk gıdaklar da, susar mı hiç yağız çilli horozum,
Seni gidi aç kara tavuğum, git de civcivlerine bak dedi…


Bir yar sevdim Silifke’den de, An(k)gara bize çok uzak dedi,
Hop ninnayı ninnayı can Ayşem, canımda cansın sen Ayşe’m,
Gel sıkmaya sıkmaya yavan çökeleği, ayranı tuzu bol Ayşe’m,
Gel sıkmaya sıkmaya, Silifke’nin güzeli Yürüğüm (k)gız Ayşe’m…
 


Silifke’den Mersin’e öter kekliğim, yüreği yanar gelin kızların,
Ötesi Gülnar ile Mut, sevdalar çağırır, çağıldar kavalı çobanın,
Yar nazlı, ben nazlı, anası kızından hem işveli hem de nazlı,
Silifke’den Göksu’ya akar gider, yanıp gider, yanar gençliğim…



Kara tavuk gak gak da, gıdak gıdak, gıdak da gak dedi
Bak istersen horozum, bak yumurtam sımsıcak dedi,
Kara tavuk gıdaklar da, susar mı hiç yağız çilli horozum,
Seni gidi aç kara tavuğum, git de civcivlerine bak dedi…



Bir yar sevdim Silifke’den de, An(k)gara bize çok uzak dedi,
Hop ninnayı ninnayı can Ayşe’m, canımda cansın sen Ayşe’m,
Gel sıkmaya sıkmaya yavan çökeleği, ayranı tuzu bol Ayşe’m,
Gel sıkmaya sıkmaya, Silifke’nin güzeli Yürüğüm (k)gız Ayşe’m



Asker oldum piyade, piyadeyim de Silifke’den aldım teskere,
Gülnar, Aydıncık, Mut gezdim de, Anamur’da verdim molayı,
Gül Ayşe’m gözlerimde tüter, sıkmaları çökeleği tuzlu Ayşe’m,
Anası kızından işveli, cilveleri içimi yakan, ayranı buzlu Ayşe’m…



Kara tavuk gak gak da, gıdak gıdak, gıdak da gak dedi
Bak istersen horozum, bak yumurtam sımsıcak dedi,
Kara tavuk gıdaklar da, susar mı hiç yağız çilli horozum,
Seni gidi aç kara tavuğum, git de civcivlerine bak dedi…



Bir yar sevdim Silifke’den de, An(k)gara bize çok uzak dedi,
Hop ninnayı ninnayı can Ayşem, canımda cansın sen Ayşe’m,
Gel sıkmaya sıkmaya yavan çökeleği, ayranı tuzu bol Ayşe’m,
Gel sıkmaya sıkmaya, Silifke’nin güzeli, Yürüğüm (k)gız Ayşe’m…


Formatı: Türkü/Oyun Havası
Sözleri :  Prof. Dr. Öner SAMANLI
Çankaya – ANKARA
11.Ekim 2012





28 Eylül 2012 Cuma

KAŞIMSIN DESEM ÇIK, AŞ(K)IMSIN DESEM ÇIKMA yada PANDORA'NIN KUTUSUNA SÜLEYMAN'IN BALDIZINA



KAŞIMSIN DESEM ÇIK, AŞ(K)IMSIN DESEM ÇIKMA
Yada
PANDORA’NIN KUTUSUNA, SÜLEYMAN’IN BALDIZINA

Aklım başımda durmuyor ki, yaşlar gözlerde sarhoş,
Tıpkı fallik kızların sevdaları gibi, aykırıyım sevgisiz,
Duvarlardaki, ağaçlardaki kalplerin tam orta noktası,
Acımasızca kazınarak boyanmış şiirlerin bıçak sırtıyım…
..
.
Pembe bulutlar var diyorlar da sizin oraların dağlarında,
Haydi binin o zaman uçan halıya afillenelim toz duman,
Şaşkın, şarkıların tümüne inat, yankılı sesimizle yırtık,
Dondan çıkmış gibisine abartılı bir kış gününden yaza,
Bir o yana bir bu yana fır dönerek sevgilerimizi sunalım…
..
.
Yel değirmenleri de yok ki artık savaşacak ne yapılsa ki,
Sevgiler yangın yerinden öte yerlerde sanki kır kırlangıçları,
Sanki, kelebek misali heyecanıyla unutmuş çoktan tırtıllığını,
Çalıyor yüreğindeki davullarını, sesi verirken kör kemancı…
..
.
Hava bulutlu yada güneşli varsın olsun ne yazar yazmaz ki,
İki kere iki ister dört, bana göre fark etmez ki olsa da kırk iki,
Anlamam ki, kavun karpuz mu onun bunun kızında kaş karası,
Bana gerekli bekçi Süleyman’ın evde kalmış semizli baldızı,
Üstelik gökyüzünün o, alı moruna karışmış renkli çoban yıldızı…
..
.
Ay buluttan ana üryan yaseminde gebe, yeter ben ikizdeyim,
Üstüne üstlük kör bir allı yeşilliğe bebe gibiyim mislidir kokum,
Belki zevkte yada renktesin, kesin sevmek yakışmıyor ellerine,
İçinde tut çıkartma en buramla hislerini okşayamam korkma,
Gelirken sensizliğin çok ama çok ötesinde bir falın falcısına…
..
.
Gönderdiğim fistan dar geliyorsa gönder giyerim sensin diye,
Belki de unuttun çoktan üveyiklerin çiftleşme zamanı seslerini,
Belki anımsıyorsun, unutmuşta olabilirsin, kuşluk zamanlarını,
Randevumuz vardı 22 Ağustosta rıhtımda gelmedim biliyorum,
İnsanoğlu kimi zaman sever olgununu dutun, incirin, üzümün,
Benim tercihimse daim, tavada yeni kızarmış kadınbudu…
..
.
Sev sev, seveni severim, öp öperim de birde, este uzu billah,
Şek şek şekerimsin, elma şekerimsin, hepyektesin ya yeminle,
Bir elime geç yemini billâh, ya resul Allah derim önce ve sonra,
Sımsıkı sıkar da, durmaksızın, sıkarım sıkarım, sımsıcak seni…
..
.
Yağmur yağdı yine, ama yoktu ki şair olmaya gerek şimşeği,
Gözbebeklerimden aşağıya doğru yalnızdı bu yüzden şiirler,
Sizin oralara doğru savrulurken çalı çırpı, topluyor kadınlar,
İçimden içine fırlıyor sürekli bir ayrık otu, şiirlerimin kraliçesi…
..
.

Ateşli oklarda yeminle ısrarcı arzular da, billahi içimde içine,
İçinden kopan doğum sancıları gibi içten ve dışa fırlayarak,
Deli deli küpeli değil üstelik, kel alaka afili bir zevkin doruğu,
Bilirsin aklım da, fikrim de çoktandır zilli, öper kör tuttuğunu…
..
.
Bitti bıraktığın şampuanın, soldu esrik resmin güneşten,
Saçlarım sevda kuşlarına acemi çalı çırpıdan iğreti yuva,
Keman kaşlı yar söyle aşkını bana değilse git ol kadıya,
Kaf dağına da yankılansın, uyandır da bitsin bu kör rüya…
..
.
Çillenip de filizlenen, filizlerinde yüreğimden çiçeklenen,
Savur o zümrüdü Anka kuşunun tüylerinde sevdalarını,
Renkli kanatlarını ve saçlarını okşarken şehvetli rüzgâr,
Okşayamam ki göğsünde sakladığın, kaktüslerin incirini…
..
.

Ayvalarda, narlarda, elmalarda, bilirim okşamayı koklamayı,
Alı balına bezenmiş mis kokulu, şeftalilerde tattım yıllarınca,
Yıllarınca seni öpüp okşar gibi, kara basma iz olur dercesine,
Üstelik üşüme orada yalnızlığından, çıkıp tepinsen üzerime,
Tozun izin kalsın üstelik şöyle dört yanımda, kalsın izinde…
..
.
Üstünden üstüme aksın, üşüyen yüreğimi Pandoran yaksın,
Kan ter içerisinde kalan ben değilim ki sevdaların arka kapısı,
Yasemin çiçekli yoldan ötede kaynayan aş(k)larla buharlaşan,
Kaşımsın desem çık, aş(k)ımsın desem çıkma, şiir dersem bil,
Benim o yürek yangını, koş gel ister sağ istersen sol yanıma…
..
.
Bak yeminle bu son bir dahası yok, acıdı çok acıyor yanağım,,
Ayartıyor göçmen kuşları haydi gidelim de, bir iki el atalım diye,
Yahut uçalım başka yuvalarda vardır elbette semiz otlu börek,
Ses sedan da yok nasılsa, baktıkça gelişine bir o bir bu yana,
İnmelerden usandım yüreğime, acıları kalıcı oluyor ya yıldım,
Bilirsin uğraklarımdır, dondurma yalamaktaki alışkanlıklarım…
..
.
Ne diyebilirim ki, “Yılları durduracak, Güneşi doğduracak,
Bir sevgi” var mı ki, sizin oralarda, söylesen de gitse vebalin,
Eniştenden, amcan ve dayından, üst kattaki zilli Hatçe’den,
Göçüvermeden, göçürüvermeden, göçmen kuşları göç etmeden,
Haydi tut ellerimi, gözlerinle tut, dudaklarınla yapış, bana alış,
Ses ver giriş yap şarkıya “Nihansın dideden ey mest-i nazım”…

Şiirci Çocuk
21.09.2012






11 Eylül 2012 Salı

SAÇI UZUN AKLI GÜZEL SEVCÜLÜM



Gökyüzünde her sabah güneş,
Her gece ay ve yıldızlar nasıl,
Doğmakta ise önlenemez şekilde,
İşte sevcülüm sende bende,
Her gün doğumunda ve,
Her gecenin başlangıcında,
İçimde doğuyor,
İçimde büyüyor,
Ve içten içe,
Çoğalıyorsun,
Çünkü sen benim,
Saçı uzun aklı güzel,
Sevcülümsün !..

ŞİİRCİ ÇOCUK
10.09.2012

21 Ağustos 2012 Salı

ÜSTÜNE ÜSTLÜK DE, GÜNLERDEN YİRMİ İKİ AĞUSTOS



ÜSTÜNE ÜSTLÜK  DE,  GÜNLERDEN YİRMİ İKİ AĞUSTOS

Yirmi iki ağustosta, çokça şiirler yazılmıştır orası kesin de,
Gül dalında güzelken neden koparıyor ki tüm çiçekçiler,
Yirmi iki ağustosa, sizce hiç barut bir şiir yazılmış mıdır?
Saçmalama başlarım yaşına başına diyor balıkçı Hıdır…

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Üstelik benim yaş günüm her gün, biliyorum ki ben sen(im),
Biz siz onlar, güzel yaşanmadıkça anlamı var mı renklerin?


Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Rakıyla, rokayla ve balıkla kokan ‘cuvara islimi’ meyhanesinden,
Bırakıp kalleşçe şiirin dizelerini,  Datça denilen meçhule giden,
Elma, armut dersem çıkmayan, ayvayı sen ye ulan çocuk diyen.
Can Yücel rahmetli mirin, hiç ad taktığı oldu mu size kirli sakallı?

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Bana bakıp bakıp anan güzel mi senin demedi ama rahmetli,
Takıntısıydı balıkçı Hıdır, aleni isterdi ulu orta yerde bacısını…

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Şiirci Çocuk(um), birkaç da taklidi şahanelerimde var  buselik,
Neden ben sen o ve birde ikimiz, oyuncularıyız yaşamın taklit,
Kimi umutlu havalarda sevdalı bulut, kimi mendilimde urumdut,
Sevgilim geldin içime birden köz gibi, feryat figansın yine yani,
Sevgilim harlat ateşini haydi, içelim meşki işveyle ateşin suyunu…

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Sahi, yaşım her yılla nedendir bilmiyorum ama hep gerisin geriye,
Gidiyor birdir bir oynar gibi şek şek şekerim, sek sek  geriye,
Sımsıkı sardığım kollarımda en umarsızlıklar yığın ateş topu,
Gökkuşağının orta yerinde ki renk sevdalarımda serseri mut,
Birden şiirlediğim ellerimde şeftali, armut, dut, ayvaların şahit..

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Şiirlerin kraliçesinin varsam diyorum huzuruna da, dilim itaatsiz,
Geldim öp diye, sev diye, sende seni sevip de, öpmeye desem,
Saçımı yolmadan o, yolsam tüm saçlarımı ve sakallarımı birde,
Tüm fırçaları yesem yeryüzündeki, ardına içsem ateşin suyunu,
Bildiğimce istediğimce vazgeçmeksizin gerekirse orada ölsem..

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Sevda masallarının dağlara kafa tutan devinin memelerinden,
Bir saldırgan kişotlu don misali emen, değirmenciyi umursamaz,
Yaz ortası, güneşin alnında yeminle ağustosun yirmi ikinci günü,
Ay denize düşmekten korkarcasına tedirgin ve sensizliğimdeyken..

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Sanki yakamozlar arasında sana el sallıyor gibi mi gözüküyorum?
Sen ki, bir körün kapkara gözlüğünden baktığında gören yürek gözü,
Yirmisi, kırkı, ellisi, sekseni doksanı yok ki gençliğin ve geç kalmanın,
Bir yaşın yaşam gününde sen öyle san, kör ebe yada kuru ağaç dalı..

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Özgürlüğümün kavuşma günüde hiç değilse izin ver yüreğimleysen,
Küfürleşeyim sevda tutkunu günün ilk yasemin kokan kelebekleriyle,
Şiir ben senin ananı avratını öperim severim gelme üstüme mesela,
Desem ben şairim diyen herkes çullanacak mı yine gelip de üstüme...

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Bir, iki, üç, dört der gibi cezaevlerinde gardiyanların kastı tutsaklığıma,
Demir kokan kapı gıcırtıları ne ki, rutubet alışkını sevda saralarımda,
Yollarını kapattın da mı gelmemi istedin, gelemeyeceğimi bilircesine?
Düşün ki, ansız bir tufan oldu da, sen ben kaybolduk işte dercesine…


Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Saçlarıma ak düşeceğini de sanma ben sana çoktan ad buldum bile,
Yirmi iki ağustos ve asırlar önce bugün doğmuşum, var mı bir önerin,
Asırlardır yaşıyorum ve yaşayacağımdan eminim, fasulye pilaki illaki,
Yaş günlerim, baş günlerim, hoş ve boş seninle coştuğum günlerim...


Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
Haydi gel fırtınalar yaratalım, dondurma yeriz, şemşamerde çitleriz,
Yanlış yeminle kafa kâğıdımda yazan, ya on dokuz, ya yirmi dokuzum,
Hadi de ki, otuz en güzeli otuz bir olsun ortasını bulsun ikimizin de işte,
Vallahi yazsam, çizsem ve hatta şiirlesem de elin işte gözün oynaşta..

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….

Dandini dandini dastana diye uyuduğum zamanlar sahi nedendi öyle,
Sevgilerin danalarının girip girip çıkması bizim oralarda yeşil bostana,
Bir yirmi iki ağustostan bir yirmi ikiye doldurdukça tas tas fıçımı neden,
Ektim, diktim, suladım sevdim ağaç oldu bağ bahçede her türlü nebat,
Eğri doğru, taze bir meyveyi dalından, fırsat bulup da toplayamadım..

Üstüne üstlük de, günlerden, yirmi iki ağustos….
….
..
.

Öner SAMANLI

ANKARA’NIN SİMİDİ BİRDE DİKMENİ
AKDENİZ’DE OLTAM, İZMİR’DE LOKMAM


BİRDE SÖZDE ŞİİR OLACAK DİYE GEZDİĞİM BU YERLERDE ÜÇBEŞ DİZİ DİZİ YAZDIĞIM YERLER YANİ;
Adana-Mersin-Eskişehir-Ankara-Malatya-Van-İzmir-Afyon-Denizli- Çaykara bir de Malkara, sonra mı bizim belde ‘Samanlı’

22 Ağustos 2012