29 Haziran 2012 Cuma

YALINAYAK BALDIRI CIBILDAK, CISCIBILDAK SEVDA


YALINAYAK BALDIRI CIBILDAK, CISCIBILDAK SEVDA

Yalın yolu şaştım, üstelik yalınayaktım, Mersin’de bir beldedir Yalınayak; Sanki ben seninle, ilk zifafta oradaydım…
.
Sonra dedim ki kendi kendime, dinle kuşları, bak göz alıcılığıyla çiçeklere, böceklere bak!

Kanser olmak ne ki?
.

Adında adının saklı olduğu adlara takıl, ulan eklen zincir misali, karışıversin derelerden denizlere gibi sevdaların, hiç bilmediğin bir yerde ve hiç tanımadığın bir kadının teninde ol…
.
İşte o zaman, yokluğun şarkılarının en hüzzamı karışırken sanki özel tadındaki bir beş çayının demine…
.
Sevda de gitsin, sevda bu bir bilinmeyende bin bilinmeyenli denkleme.
.

Sevdalandın mı(?) işte bir bilmeyene anlamayana, algılamayana, zordur, zor, zorum zor, zorum zordayım ama zorba değilim, işim çok zor…
.
Olsun.. Sevgim yasemin kokularını hissediyor, Tadında da çokça bergamot kokuları saklı….

Ötesi laylay lom !.....

ÖNER SAMANLI
MERSİN- 22.06.2012




KIZIN ELİNDE TARAĞI, NEDE ÖZLEMİŞ CANIM BENİM, YOĞURTTA KAYMAĞI…


KIZIN ELİNDE TARAĞI,
NEDE ÖZLEMİŞ CANIM BENİM,
YOĞURTTA KAYMAĞI…

Kızın elinde tarak,
Fildişi desen değil,
Şimşir ağacı belki,
Elini sallasa üstelik,
Farkı yok yeminle,
Yirmisiyle ellisi…
..
.
Kız tarağı akşam sabah,
Kız tarağı canı çektikçe,
Kız tarağı sevgiyle,
Alır verir bir o eline,
Bir de, diğerine…
..
.
Kız nazlı, kız alımlı,
Tekirdağ rakısında buğu,
Kız sanki yağlı beyaz peynir,
Kırkağaç’ta kavundadır tadı…
..
..
.
Kızın saçları tel tel,
Bir savurursa saçlarını,
Sallanır maazallah her yer,
Savuşurken tüm arzuları,
Kız tarakla yatar kalkar,
Kız tarağın sağ yanı, sol yanı,
Tarağın sol yanı, sağ yanı kız…

..
.
Kız elinde tarak,
Tarakla oynar elleri,
Tarakta oynar gözleri,
Taradıkça tarakla,
Kızın erir her yeri…
..
.
Kız nazlı, kız alımlı,
Tekirdağ rakısında buğu,
Kız sanki yağlı eski kaşar,
Kırkağaç’ta kavundadır tadı…
..
..
.
Diyor ya emminin birisi, kadını tanıdığımda hellim peyniri gibiydi, sülün mü sülün,
Diyor ya emminin biri, kadını gördüm otuz yıl sonra yıllanmıştı ama eski kaşar gibiydi, deve kuşu gibi kabarama kabarama…
Ne de özlemiş canım benim,
Yoğurtta kaymağı...

İSTANBUL
28.06.2012

27 Haziran 2012 Çarşamba

ENTARİSİ ALA, ŞEFTALİSİYLE İNCİRİ BALA BENZİYORMUŞ


ENTARİSİ ALA, ŞEFTALİSİYLE İNCİRİ, BALA BENZİYORMUŞ

Ne güzel ne de anlamlıdır şu türkülerimiz,
Saz, bağlama, darbuka, zil ve def.
Hele olursa bir de yanında şöyle,
Bir çilingir sofrasıyla,
Raks eyleyen,
Alımlı bir köçek,

“Entarisi ala benziyor,
Şeftalisi bala benziyor”
..
.
Ah ki ne ah,
İçeri düşer ateşi vah,
Bursa’nın ufak ufak taşları,
Bal tadında şeftali satan kadınları…
..
.
“Bir daracık pencere,
El vurmayın incire,
Zalim babam duyarsa,
Beni vurur zincire”
...
..
.
Selam olsun öyleyse,
Güzeller diyarı şehri yar, İzmir'e
..
.
Ahlarda geçer gider yıllar,
Fikri zikirlere gebedir avlular,
Yıllarca bundandır abaza,
Mahpushanelerde
Renk atmış havlular…
..
.
Nasıl uzanmasın,
Daracık pencereden,
Eller ve gözler istekle,
Dudaklar hele üstelik
Bal tadındaki incire….

..
.
Kiraz dudaklar, elma yanaklar,
Kömür karası gözler,
Sanki içerin akar,
Bal tadın da diller..
..
.
Allı entarileri,
Kokulu şeftalileri,
Ballı incirleri,
Dudaklarda kirazı,
Yanaklarda elmayı,
Gözlerde güzellikleri,
Görmek,
Öpmek,
Koklamak,
Tatmak,
Yaşamak ve,
Yaşatmayı kim istemez ki…
..
.
Yok başka bir ertesi,
Yok başka bir ötesi,
İstiyorum Pazar, Pazartesi, Salıtesi,
Çarşambatesi, Perşembetesi, Cumatesi,
Bir de cilasına, Cumartesi...
..
.
İsterim isterim,
“Entarisi ala benziyor,
Şeftalisi bala benziyor”
İsterim, diyorlar,
Mahallenin tüm dürzileri !...
..
.
İsterim isterim,
Bir daracık pencereden,
Bal tadında inciri,
Vallahi ve billahi,
Duymayan duyana söylesin,
Ben de isterim !...
..
.
İsterim isterim,
Kiraz dudakları,
Elma yanakları,
Kömür karası gözleri,
İçe akan ballı dilleri,
Yarma tadı ballı şeftalileri, 
Duymadıktan sonra kimsecikler,
İsterim vebali günahı sevabıyla
Her daim isterim,
Pazar, Pazartesi, Salıtesi,  
Çarşambatesi, Perşembetesi, Cumatesi,
Bir de cilasına, Cumartesi...

ÖNER SAMANLI

ZONGULDAK’TA BULMUŞ UZUN MEHMET KÖMÜRÜ,
ALLAH VERMEMİŞ ZAVALLIYA ÖMÜRÜ

15.06.2012

















8 Haziran 2012 Cuma

ISLAK KEK İSTEMİYORUM, SEN BENDE TUTUKLU KALAMAZSIN !..

ISLAK KEK İSTEMİYORUM,
SEN BENDE TUTUKLU KALAMAZSIN !..
Biliyorum yazmak için,
Şiiri bahane ediyorsun,
Şiir diye yazma bana,
Nefret ettirme n’olursun !..
..
.
Sevdiğim vazgeçilmezim,
Şiirlerimin üstüne gelme !...
Şiirlerim güzelliklerindir,
Çirkinlikleri sayrılamışım zaten,
Terli bir atın terkisinden…
..
.

Unutulmazlığım utanmalarımdandır,
Sanma unutulacak gibi değildir,
Benim yaşadığım aşklarımla anılarım,
Ve aşklarımın ertesi günlüğünde ki notlarımda,
El yazılarımla tek ayak üstü uyanmalarım.
..
.
N’olursun gelme üstüme !...
İstanbul gibi gelme !...
Adana, Mersin gibi gelme !...
İzmir, Denizli gibi gelme !...
Arhavi, Artvin, Bayburt gibi gelme !...
Gelme üstüme olmamış gebeliklerin,
Doğum sancılarıyla…
..
.
Sevgilim ne ki?
Sevgilin kim ki?
Bildiğim şu ki;
Yemin ederim ben sende değilim !...
..
.
Ve bil ki;
Çıkarlara bulanmış unla,
Kızartmıyoruz artık,
Tavada hamsiyi de,
İstavriti de,
Karadeniz’de adetler çoktan değişti…
..
.
Şiir severim diye yazma !...
Gönderme sanal postaları !...
Gönderme resimlerini !...
Silik çıkıyor göremiyorum,
Kiril alfabesiyle yazılı geliyor,
Okuyamıyorum,
Çözdüm ben seni zaten,
Islak keki de sevmediğimi san artık,
Asla yapıp yapıp getirme !...
Karmakarışıklığa gerek yok ki,
Açmaya kaybetmek niye ki zamanları,
Mayalanmamış bir hamur gibi…
..
.
Sonra inatla yazıyorsun, neden ki?
Ne demek en son ölen umuttur,
Günün birinde demek?
Ben her zaman bir yüreğin umuduyum,
Bende her zaman bir yürek umut,
Ama kesinlikle bil ki,
Bu sen değilsin ki !..
..
.
Babam öleli beş yıl oldu,
Bırak selam göndermeyi,
Saçmalama, öpme annemin ellerini de,
Üstüne üstlük,
Demişsin ki;
Sen asla,
Gitmeyeceksin Yüreğimden...!
Ne büyük saçmalamışsın,
Öyle değil mi?
..
.
Sonra ben gökyüzünde yüzerken,
Sevişirken dalgalarla yıldızlar arasında,
Umut tarlalarından toplarken melek kanatlarını,
Ellerimi tutmak istemek niye?
..
.
Bir bilemezsin !...
Bir bilinmezlik zırhına büründüğümü,
Göremez ve bilemezsin !...
Çünkü sen bakıyorsun,
Ama benim gördüğüm yerleri,
Benim gördüğüm siyah ve beyazları,
Alı, yeşili, sarıyı, maviyi, kızılı,
Görmediğin kesin,
Sevgiyi biliyorum diyorsun ama,
Sen renklerin körüsün !
Bilmiyorsun nar ekşisinin tadını.
..
.
Dur yolcu !..
Dur hancı !..
Dur sevda tüccarı !..
Dursan da bilemezsin ki sen,
Benim nerelerde fink attığımı…
..
.
Aşığım sana diyorsun,
Hem en masum,
Hem en akıl almaz,
Hem en çılgın biçimde !..
Aşığım sana derken,
Sahi bunların hepsine,
Muhatap mıyım ben?
..
.
Demişsin ki;
Hem en çocuksuyum,
Hem en çılgınım,
En deli biçimdeyim şimdilerde,
Hem de ölesiye,
Aşığım sana,
Aralıksız,
Dur duraksız,
Üstelik de sınırsız,
Yapmacıksız,
Aşığım Sana !..
Neden bunların hepsi bana?
N’olur bunların birazcığını da,
Bir başkası ile paylaşsana !..
..
.
Demişsin ki;
İnan ölesiye,
Tarifi imkansız,
Özden ve gönülden,
Aşığım sana !..
Aşığım sana !..
Hesapsız !...
Riyasız !..
Çıkarsız !...
Diyorsun da,
Seni hayal ediyorum da ben,
Son tren yolculuğunun,
En son katarındaki kara is lekesi,
Sanki bir yemek tarifi kitabının,
Ateşte nar gibi kızarmış pilici,
Beşamel sosla yapma,
Bölümüne takılmış sahte aşçısı.
..
.
Yazma bana !...
Biliyorum yazmak için,
Şiiri bahane ediyorsun,
Şiir diye de yazma bana!...
Nefret ettirme n’olursun !...
Sevdiğim vazgeçilmezim,
Demelerinden gelmiyor ki,
Sevdiğim acı pul biberin tadı…
..
.
Şiirlerimi unuturum ben,
Şiirlerime gelme ve unutma ki,
Unutulacak gibi değildir,
Benim yaşadığım aşklarım,
Ve aşklarımın ertesi günü,
Tek ayak üstü uyanışlarım.
..
.
N’olursun gelme üstüme !...
İstanbul gibi gelme !...
Samsun gibi gelme !...
Adıyaman gibi gelme !...
Gelme üstüme olmamış gebeliklerin,
Doğum sancılarıyla !...
Doğmak için gelme !...
Doğurmak için gelme !...
Gebesi yada ebesi olarak gelme !...
Hiçbir şekilde ve kimlikle,
Şiirlerimi terletme, üşütme !...
Şiirleri bahane etme !...
Üstüne altlık, atına gümüşlük,
Çok ama çok sabıkalısın da sen,
Kayıt defterlerinde silineceklerin,
Kayıt edilecek  boş yerlerin,
Yok yeminle tekrar tekrar baktım,
Çaresizliğin girdabında dön dur ama
Gelme sakın, şiirlerin üstüne !...
Benim üstüme, üstü üstüme gelme !...
N’olursun sende unuttum sevmeyi,
Yelkenler fora başka yüreklere,
Kaptanı derya, mütevazi hatta,
Tayfası, miçosuyum ben !...

Öner SAMANLI

KARADENİZ’DE TAKAM OLSA
AKDENİZ’DE OLTAM
08.06.2012

6 Haziran 2012 Çarşamba

UYDURAK KAYDIRAK, GAYDIRI GAYDIRI GUBBAK


UYDURAK KAYDIRAK,
GAYDIRI GUBBAK !...

Sema gökyüzünde,
Sevişirken dolunayla,
Birden alazlandı adamın,
Olmayan hayal ile karısı,
Kıskandı tüm olanları,
Adam da geçiniyor ya şair,
Yazdı döktü dışını ortaya,
İzmir lokması tadında,
Gül dalında solanları,
Olmayanları olmuş gibi,
Yani küllimin yalanları....


Öner SAMANLI

SANKİ BİR BOĞAZ HARBİ
18 Mayıs 2010 Çanakkale

SEMA GÖKYÜZÜNDE DOLUNAYLA SEVİŞİRKEN



SEMA GÖKYÜZÜNDE DOLUNAYLA SEVİŞİRKEN

Ne seni raptedebilir temsili bir erkek,
Ne beni zapt edebilir alımsız bir kadın,
Zapt-ı rapt derler ya eskiler, öyle mi?
..
.
Sonra bana ne, senin sevmediğinden,
Sevdiğim kadınlarla ilgilenmen niye ki?
..
.
Sana ne, bana ne, hele ki ona ne?
“İzmir’in kavakları, dökülür yaprakları”
Eski aşk yollarında yaprakların yığını,
Balla karışınca zencefille, Antep fıstığı,
Yol var tırmanmak niye ki, düz duvara,
Bana ne ki,
Sana ne ki,
Ona ne demeli ki?
..
.
Haydi yavrum usul usul al fitilini de,
Gecenin oldu alaz vakti,
Semada üşümesin,
Ya ne kıskanç kadınsın sen,
Bela mı, şer mi?
Sema gökyüzünde dolunayla sevişir,
Ateşle lambanı da gör önünü,
Yolun açık olsun, güle güle……

Öner SAMANLI

SANKİ BİR KUTUP NOKTASI
22 Ağustos 2010